Kanser ve Kanser Tedavisi
 
  ANA SAYFA
  KARACİĞER KANSERİ
  MİDE KANSERİ
  BEYİN KANSERİ
  KOLON REKTUM KANSERİ
  MEME KANSERİ
  TRİOD GUATR KANSERİ
  AKCİĞER KANSERİ
  DERİ KANSERİ
  BAŞ BOYUN KANSERİ
  KEMİK KANSERİ
  LENF LENFOME KANSERİ
  BÖBREK KANSERİ
  GIRTLAK KANSERİ
  PANKREAS KANSERİ
  MESANE KANSERİ
  PROSTAT KANSERİ
  RAHİM KANSERİ
  TESTİT KANSERİ
  Tıp sözlüğü
PROSTAT KANSERİ




Prostat Kanseri

Erkek üreme sisteminin önemli bir üyesi olan prostatta görülen malign (kötü huylu)değişikliklerdir.Erkeklerde en sık görülen kanser tiplerindendir. Amerika'da her 5 erkekten birinde görüldüğü tespit edilmiştir.Yine Amerika'da her yıl 200.000 yeni hasta ve 38.000 ölüm saptanmaktadır.

Genellikle 50 yaş üstünde görülür ancak seyrekte olsa gençler de de görülme olasılığı vardır.

Prostat mesanenin altında, rektumun önünde yerleşmiş ceviz büyüklüğünde birbezdir.

Prostat ejekulasyon esnasında spermin dışarı atılması için gerekli akışkan sıvının ve enzimlerin 1/3 ünü salgılar. Ejakulatın içinde yer alan sperm testislerde yapılır, vas deferens adı verilen tüpler tarafından taşınır. Bu esnada prostattan bu katkı maddelerini alır ve penise ulaşarak dışarı atılır. Prostatın arkasında ki seminal kabarcıklar bu akışkanın yapıldığı yerdir. Prostata direkt teması ve yakınlığından dolayı kanser bu seminal kabarcıkları ve prostatı saran kapsülü de etkileyebilir. Bu durumda ameliyat kanseri yok etmek açısından pek faydalı olamayabilir. Rektuma olan komşuluğundan dolayı Rektal muayene prostat hakkında fikir verebilen iyi bir muayene usulüdür.

Prostat kanseri de prostat büyümesi gibi 40 yaşından sonra ortaya çıkmaya başlayan bir hastalıktır ama BPH'nın aksine kanser odakları adenom dokusu ile ilişkili değildir, gerçek prostat dokusu'ndan kaynaklanır. Bu özelliğinden ötürü normal büyüklükteki bir prostat'ta, adenom nedeni ile büyümüş bir prostat'ta, hatta prostat büyümesi nedeni ile ameliyat geçirmiş bir prostat'ta
kanser ortaya çıkabilir, aynı prostatta kanser ve adenom birlikte bulunabilir.

Prostat kanseri özellikle erken dönemlerinde çok sinsi bir hastalıktır, kişide kanserle birlikte prostat büyümesi ve buna bağlı şikayetler mevcut değilse kanserin kendisine özgü hiç bir belirtisi bulunmayabilir.

Prostat kanseri'ni erken dönemde yakalamanın tek yolu 40 yaşından sonra her erkeğin düzenli olarak yılda bir kez prostat muayenesi ve PSA adı verilen kan tahlilini yaptırmasıdır. Prostat Kanseri Tedavisinde Yüzyılın Bitkisel Mucizesi XP TONiC SLS Tel: 0362 4328001 Detaylı Bilgi için
Tıklayın ]

Erken dönemde yakalanan prostat kanseri'ni radikal prostatektomi adı verilen özel bir prostat ameliyatı yöntemi ile tüm prostatı çıkartarak tamamen tedavi etmek mümkündür.
Kanser erken dönemde yakalanmazsa öncelikle bölgesel olarak yayılarak prostat dokusunun dışına taşar ve radikal prostatektomi ile tedavi edilemeyecek duruma gelir. Ayrıca komşu organlar olan dış idrar kanalı, mesane ve kalın barsak son bölümü'ne yayılarak çok ciddi idrar yapma sorunlarına, idrarla birlikte gelen şiddetli kanamalara ve dışkılama problemlerine yol açar.

Prostat kanseri sadece lokal yani bölgesel olarak yayılmakla kalmaz, kanser hücreleri lenfatik damarlar ve kan damarları ile vücuda dağılarak uzak organlara da yerleşirler. Tıp dilinde uzak metastaz olarak adlandırılan bu durumdan en çok kemikler, akciğerler, karaciğer gibi iç organlar ve beyin etkilenir. Hepsi çok önemli işlevler yüklenmiş olan bu organlarda kanserli dokuların yerleşip büyümesi ile, organın yüklendiği göreve göre değişen bozukluklar, örneğin şiddetli kemik ağrıları, kan yapım bozuklukları, solunum problemleri ve balgamla oluşan kanamalar, karaciğer yetmezliği gibi ciddi problemler ortaya çıkar ve sonuçta hasta kaybedilir.

Prostat kanseri vücudun uzak bölgelerine yayıldıktan sonra da çok etkili şekilde kontrol altına alınabilen bir hastalıktır. Bu nedenle kendisinde bazı değişikliklerden kuşkulanan bir erkeğin yapabileceği en büyük hata kanser olmaktan korkarak doktora gitmekten kaçınmak ve hastalığın zor tedavi edilir hale gelmesine neden

“Kanser” tanımı, hepsinde birbiriyle ortak bir yönleri olan büyük bir grup çok çeşitli hastalıklar için kullanılır: Bir organ veya dokuya ait hücrelerin kontrolsüz bölünmesi. Bunun neticesinde de tümör (tumor) oluşmaktadır. Habis yani cins tümörler, organizmanın normal büyüme kontrolünün dışında çıkarlar.Değişmiş hücreler durdurulamadan çoğalırlar. Onlar etraftaki dokulara nüfuz edip onların içinde büyür ve onu mahvederler, kan yollarına ve lenf damarlarına girebilirler, kan akımıyla ve lenf akımıyla diğer vücut organlarına ulaşabilirler. Oraya yerleşebilirler ve yeniden çoğalabilirler bu suretle kardeş tümörler (metastaz) oluşur.
Bugün bilinmektedir ki, kanser oluşmasının sebebi, vücut hücrelerinin irsi materyalinin değişmesidir, ve bu da büyümenin yanlış yönlendirilmesine yol açmaktadır. Kural olarak denilebilir, bir hücreyi, bir kanser hücresine dönüştürebilmek için, birçok iç ve dış faktörün bir araya gelmesi gerekir. Tek bir kanser olduğu söylenemeyeceği gibi, belirli tek bir kanser sebebi olduğu da söylenemez. Bu hasar vermeler ve bozuklukların ortak yollarının sonunda daima hücre büyümesi kontrol genlerinin değişmesi gelmektedir. Bu değişiklik de, kontrolsüz hücre parçalanmasına ve doku tipi özelliklerinin kaybolmasına yol açar. Kimi kanser vakalarında, bunların arasında prostat kanserinin özel şekilleri de olabilir, kanseri teşvik eden genetik değişimler kalıtımsal olabilir.
Sigara dumanı, ultraviyolet (mor ötesi) güneş ışınları, radyoaktif ışınlar, gıda maddeleri üzerindeki bazı küf mantarları, yanlış beslenme, bazı virüs enfeksiyonları veya bazı kimyasal maddeler gibi kanser oluşmasına katkıda bulunabilen dış etkenler tek başına sorumlu tutlamazlar. Beslenme dışında bütün bu faktörlerin prostat kanseri oluşumundaki etkileri daha azdır. Bu nedenle günümüzde prostat kanserine karşı ön tedbir alınması şimdilik mümkün değildir.
Kanser oluşmasına yardımcı etkilerin hasara yolaçmalarında, etki süresi önemli bir rol oynamaktadır. İşte bu etki süresi, insan organizmasının kendi kendini tamir edebilme kabiliyetinin yaşlandıkça azalması gerçeği ile beraber, gençlere kıyasla yaşlı insanlarda çok daha sık ölçüde kanser hastalığının ortaya çıkmasının sebeplerinden birini teşkil eder. Genelde erkekler prostat kanserine ileri yaşlarda yakalanırlar. Daha genç hastalarda belki kalıtımsal yatkınlık bir rol oynayabilir.

Prostat Kanseri Belirtileri
Prostat kanseri genellikle ileri aşamalarına kadar bulgu vermez. İyi bir doktor muayenesi ve Prostate Specific Antigen (PSA) adı verilen bir kan tahlili ile genellikle bulgu vermeden önce erken evrelerde tanısı konulabilir.

İleri evrelerde ise prostat bezinin büyümesine bağlı idrar yapamama, idrar veyasemen sıvsında kan görülmesi gibi bulgular verebilir. Ayıca ağrı ve empotansgibi bulgular da verebilir.

Hastalığı önlemenin kesin yolları bilinmemekle birlikte sağlıklı yaşam içingerekli genel kuralları ( egzersiz ve düşük yağlı diyet) uygulamak yararlı olabilir.

Prostat Kanseri Tedavisi
Küçük ve prostat sınırını aşmamış olan tümörlerde, ameliyata karşı bir alternatif olarak, şu ana kadar olan tecrübelere göre aynı sonucu veren, yani kesin iyileşme şansı sunan, ışın tedavisi uygulanır. Bu imkanı her hasta tedavi planlaması çerçevesinde hekimleriyle görüşmelidir, çünkü ışın terapisinin genelde radikal prostatektomiden daha az yan etkileri vardır. Fakat iktidarsızlık veya idrar tutamama gibi yan etkilerin ışın tedavisinden sonra da ortaya çıkması mümkündür.
Prostat sınırını aşmış, bölgesel ilerlemiş ve ameliyat edilemeyen tümörlerde sadece ışın tedavisi seçilir. Önceden başlanılan ve paralel olarak uygulanan hormon terapisi daha iyi netice alınmasını sağlar. Diğer hastalıkların da mevcudiyeti halinde veya hasta ilerlemiş yaşta olduğundan dolayı ameliyat hasta için bir risk teşkil ediyorsa veya hasta ameliyatı reddediyorsa, yine yöntem olarak ışın tedavisi seçilir.
İleri derecede bölgesel ilerlemiş tümörlerde ameliyata ek olarak (adyuvant) uygulanan ışın tedavisi, ameliyat edilmiş olan bölgede yeniden bir kanserin gelişme riskini, henüz kesin olmamakla beraber, muhtemelen azaltabilir.
Genel olarak tümör bölgesinin ışın tedavisi dışarıdan uygulanır (harici ışın tedavisi). Toplam ışın dozajı yedi hafta boyunca verilmek üzere küçük dozajlara bölünür. Kural olarak hastalar, haftasonu hariç, haftanın beş günü ışın tedavisine gelirler. Fakat PSA değerinin belirgin bir şekilde düşmesi ameliyatın aksine aylarca sürebilir.
Modern, özenli ışın tedavisi planlaması sayesinde, çevredeki dokunun daha iyi korunabilmesi mümkün olduğundan, araştırmalar çerçevesinde daha yüksek dozajlarla, daha kısa sürelerde ışınlama yapmaya çalışılıyor. Bu şekilde sağlıklı dokuya fazla zarar vermeden, tümöre olan etkinin artacağına dair ümit var.

yukarı
Dahili ışın tedavisi: Seeds ve Afterloading Konvansiyonel ışın tedavisi yerine, prostatla sınırlı olan bir karsinomu, ışın kaynaklarını direkt tümörünün üzerine getirerek onu böylece içeriden tedavi etmek mümkündür (interstitiel ışınlama veya kısa mesafe ışınlaması = Brahiterapi).
Burada “Seeds„ olarak adlandırılan, radyoaktif madde içeren kapsüllerin (çoğunlukta radyoaktif iyot veya palladyum) direkt tümörün içine yerleştirilmeleri ön plandadır. Kapsüller, ultrason kontrolü altında, kanül iğneleri yardımıyla, perineden daha önce iyice hesaplanmış olan pozisyonlardan prostatın içine yerleştirilir. Hastanın tüm bunları hissetmemesi için, tam narkoz veya omurilik anestezisi uygulanarak, kısmi narkoz verilir.
Prostatın büyüklüğüne göre 80 adet kapsüle kadar kullanılabilir. Direkt prostatın içine uygulanan ışınlama yoğunluğu, dışarıdan uygulanan ışınlama yoğunluğundan bir hayli yüksektir. Buna karşı erişim uzaklığı kısadır ve ışınlama etkisini çabuk kaybeder. Kapsüller prostatın içinde kalır ve dokuz ay gibi uzun bir süre boyunca ışınlamaya devam ederler. Genel olarak dışarıya olan ışınlama o kadar azdır ki, kurşun önlük takma zorunluluğu yoktur. Yalnız ilk günlerde çocuklarla veya hamilelerle yakın bedensel temas kurulmamalıdır. Bununla ilgili ayrıntılı bilgileri radyoterapistler vermektedir.
Bölgesel sınırlı hastalıkta Seeds terapisi şimdiye kadar olan neticeler göz önünde bulundurulduğunda, harici ışın terapisi ve radikal prostatektomi yöntemleriyle kıyaslandığında aynı değerde sonuçlar vermektedir. Ama henüz bu yöntemin neticelerininin iyice değerlendirilebilmesi için fazla vaka sayısı mevcut değildir.
Kısa mesafe ışınlamasının bir ikinci tekniği de sonradan doldurma yöntemidir (Afterloading). Burada da diğer yöntemde olduğu gibi, kısa süreli narkoz veya omurilik anestezisi altında, daha sonra radyoaktif iridyum ile doldurulan ve vücutta kısa bir süre bırakılan, kanül iğneleri prostata yerleştirilir. Bu tedavi harici ışınlama ile kombine edilerek iki defa tekrarlanır. Bu yöntem daha çok bölgesel ilerlemiş tümörlerde uygulanır. Afterloading yöntemi neticelerinin iyice değerlendirilebilmesi için fazla vaka sayısı mevcut değildir. yukarı
Olası yan tesirler ve sonuçlar Günümüzde uygulandığı gibi, bilgisayar idareli ışınlama planlaması, ışınlanacak bölgeyi sınırlayarak, sağlıklı doku büyük ölçüde korunur. Buna rağmen ışın terapisinin yan etkileri çoğunlukla tamamen önlenemez. Işınların mukozaya zararlı etkilerinden dolayı geçici olarak idrar torbasının ve bağırsakların iltihaplanmalarına sıkça rastlanır, ama bunlar genellikle dört hafta içerisinde yine diner.
Ender olarak da sonbarsakta ve idrar torbasında kronik „ışınlama iltihaplanması“ gelişir (ışın koliti, ışın sistiti). Ameliyat sonucu oluşan basınç altında idrar tutamamanın aksine ışınlamadan sonra daha ziyade sık sık idrar yapma şeklinde kendini gösteren sürekli idrar yapma isteğine kadar varan, idrar basınç semptomatiği meydana gelir. Erkeklerin takriben yarısında beş sene sonrasında da ereksiyon sorunları devam eder. İdrar torbası ve sonbarsakta meydana gelen yan etkiler harici ve dahili ışınlamada nitelik bakımından farklıdır ancak sayısal olarak benzerdir.
Tümörlerin takriben %20 kadarı ışınlamaya ya hiç ya da uzun vadede hiç cevap vermezler. Bu kendini PSA değerinin düşmediği veya tekrar yükseldiği hastalarda gösterir. Bu durumda hormon terapisi uygulanır. yukarı
Ameliyat mı veya ışın tedavisi mi uygundur? Karşılaştırmalı terapi sonuçları Çeşitli tedavi şekilleri lehinde ve aleyhinde o kadar çok bilgi mevcut ki, özel istekler ve ihtiyaçlar da dikkate alınarak, genel bir fikir edinebilmek ve seçim yapabilmek kolay değildir.
Birçok hasta için tedavi şekillerinin tesirleri yanısıra, yan etkilerin ve uzun vadede ortaya çıkacak sonuçların karşılaştırılması sorusu da aynı derecede önemlidir. Bunlar birbirinden farklı olabilir. Birçok imkan alternatifi olduğunda, bunlar hakkında bilgi sahibi olunması, hangi terapiye karar verileceğini etkileyebilir.
Çoğu hallerde erken teşhis esnasında farkedilen küçük prostat karsinomları günümüzde mecburen, olması gerektiğinden daha derinlemesine tedavi edilirler, çünkü hangi tümörün herhangi bir zamanda saldırganlaşacağı ve hayatı tehdit edeceğini söylemek henüz mümkün değildir. Bu yüzden özellikle erken safhada olan küçük tümörlerde olası sonuçları karşılaştırmak mantıklıdır. yukarı
İdrar tutma Aşağıdaki malumatlar karar vermede yardımcı olabilirler:
Ameliyattan sonra sürekli düzenli olarak kalça tabanı jimnastiği yapan hastaların %5 - %10 kadarında bir seneden fazla idrarı tutamama halinin sürmesi beklenmelidir. Bu durum belki de kalıcı olacaktır ama çoğunlukla az miktarda idrar tutamama durumu beklenmelidir.
Işın tedavisindan sonra yüz hastadan üç ila beºi idrar tutamama durumundan müteessirdir.
Ameliyatın bir sonucu olarak perineden yapılan ameliyattan sonra nadiren belli belirsiz büyük abdesti tutamama veya idrar tutma zayıflığı meydana gelebilir.
Işın terapisinden sonra kronik sonbarsak tahriºi meydana gelebilir.
yukarı
Ereksiyon ve cinsel ilişki kabiliyeti Libido, yani cinsel temas kurma isteği, orgazm kabiliyeti gibi, ışın tedavisi veya ameliyat sonrasında baki kalır. Orgazm boşalmaya bağlı değildir. Boşalma ameliyattan sonra gerçekleşmez ve ışınlamadan sonra da azalmıştır.
Ameliyatın radikal yani geniş kapsamlı olma derecesine bağlı olarak, on hastadan takriben dokuzunun ereksiyon yani cinsel organın kabarma kabiliyeti kaybolur.
Ameliyatta tek tarafın sinirlerini korumak mümkünse, yaşa bağlı, yüz hastadan 60 ila 70inde ereksiyon kabiliyeti kaybolur. Her iki tarafın sinirleri korunabilirse, yüz hastadan 5 ila 20sinde kaybolur.
Cinsel ilişki kurma imkanına bakıldığında durum daha da kötüdür. Ancak maalesef ereksiyon kabiliyetinin muhafaza edilmiş olması, cinsel ilişkinin mümkün olduğu anlamına gelmez: Ereksiyonun süresi ve kalitesi halel görmüş olabilir. Başlıca prostat kanserinin görüldüğü yaş grubunda olan hastalar ve hekimleri, gerçekçi bir değerlendirme yaptıklarında düşünmelidirler ki, cinsel iktidar ve cinsel ilişki kurma kabiliyeti, yaş itibariyle ve kan dolaşımı bozukluğu, şeker hastalığı vb. hastalıklardan dolayı da azalabilir.
Tamamen iktidarsız kalınması ameliyata kıyasla ışın terapisinden sonra daha enderdir. Fakat on hastadan üç ila altısı da ereksiyon kabiliyetlerinde ve ereksiyon kuvvetinde bir azalma olduğunu bildirmişlerdir. Ayrıca müteessir hastalar ameliyat olup olmayacaklarına karar vermeden önce, günümüzde ışın terapisinin ender olmamakla beraber anti hormon terapisi ile kombine edildiğini dikkate almalıdırlar: Bunun da cinsel ilişki kurma kabiliyetine etkileri ve de başka yan etkileri vardır. yukarı
Narkoz alabilme kabiliyeti, yara iyileşmesi ve genel sağlık durumu Tümörün kontrolü için hekimler tarafından benzer neticelerin alınması ön koşuluyla, ameliyata veya ışın tedavisine karar verirken, genel sağlık durumu da büyük bir rol oynar. Narkoz alabilme kabiliyeti, yara iyileşmesinde meydana gelebilecek riskler ve diğer kişisel faktörler de terapi seçimini belirler.
 
   
Bu sitede yer alan hiçbir bilgi / içerik / açıklama hekim tavsiyesi yerine geçmez Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol